Viyana’yla başlayan 8 günlük Orta Avrupa turunun ikinci ayağı Prag ile devam ediyor. Bir önceki blog yazımdan olayın başına dönebilirsiniz.
Viyana – Prag arasını prontotour’un otobüsü ile yaklaşık 3 saat 30 dakikada gidiyoruz.

Viyana Prag yolu
İki ülkenin sınır noktasında Excalibur city adlı duty free’imsi bir mekanda mola veriyoruz. AB ülkeleri arasında sınır kontrolleri olmadığından aslında duty free diye bir şey yok, ancak eski zamanlarda varmış oralar sonrasında yine indirimli ürün satan yerlere dönüşmüş.
Burada içkiler gerçekten ucuz, zaten fiyatlar Euro dan Çek Cumhuriyeti para birimi Çek korunası’na dönüştüğü için otomatik her şey ucuzladı bir de bunun üzerine indirimde vardı 5 – 10 TL sına çok güzel şaraplar aldım diyebilirim.
Prag’a vardığımızda ilk gözüme çarpan Viyana’dan sonra yaşam kalitesinin düşük olduğuydu. Tarihi şehrin olduğu merkeze gidene kadar yolda gördüğün binalar Bulgaristan seyahatim sırasında gördüğüm binalar gibiydi eski, gri ve bakımsız yani şu meşhur kiremit rengi çatılı tatlı binaların olduğu resimden uzaktı.
Tarihi yerleşim yerine yani merkez bohemia denilen yere geldiğimizde gerçekten resimlerdeki gibi bir manzara ile karşılaşıyorsunuz şatolar kaleler ve 14.yy dan bu yana korunan tarihi evler dükkanlar hepsi olduğu gibi duruyor.
İlk durağımız Prag kalesi. Kolaylık olsun diye tepesine kadar otobüs ile çıkıyoruz, gezi rotası tepeden aşağıya yokuş inerek olacak.
Prag kalesi dünyanın tescillenmiş en büyük kalesi, eskiden imparatorluğun yönetim merkezi olduğu gibi şimdi de aynı amaçla kullanılıyor içerisinde cumhurbaşkanlığı sarayı bulunuyor bu yüzden girişinde bizi askerler karşılıyor.

Prag kalesi girişi
İlk avluyu geçince muazzam büyüklükte gotik Aziz Vitus katedrali geliyor.

Aziz Vitus katedrali
Aziz Vitus katedralinin yapımına 1344 yılında başlanmış ancak savaşlar ve bunun sonucundaki parasızlık yüzünden 600 yılda 1929 da bitirilebilmiş. Detaylara bakarsanız ne kadar ince çalışıldığını görebilirsiniz içi ve dışı milyonlarca detay ile dolu. Biraz da ürkütücü.

Aziz Vitus katedrali
Kalenin içerisinde şu an ki cumhurbaşkanlığı köşküde bulunuyor.

Prag cumhurbaşkanlığı sarayı
Gördüğünüz üzere dikenli teller, korumalar, zırhlı arabalar gibi şeyler yok, cumhurbaşkanı mesaisi bitince halkın dükkanı kapatıp halkın arasına karışıyor 🙂
Kaleden aşağıya yürümeyeye devam ediyoruz..

Prag kalesi
Cebimde ki powerbank de düşmek üzere 🙂
Aşağıya indiğimizde meşhur Karl köprüsü üzerinden Vltava nehrinin karşı tarafına geçiyoruz.

Karl köprüsü
Az önce bahsettiğim kale ve Aziz Vitus katedrali arkamızda kalıyor. Buradan bakınca ne kadar da mesafe yürümüşüz.
Çevrede biraz geziyoruz arından akşam oluyor yemek için rehberimizden Çek lezzetleri sunan bir restoran tavsiyesi alıyoruz.

Çek restoranı
Restoranın ismi U Tří zlatých lvů Burada ev yapımı Çek birasını et ve turşuyla beraber afiyetle içiyoruz.
Hava kararmış oluyor şehrin bir de gece manzarasında birkaç tur atıyoruz.

Gece ışıklarında Prag
Kale tabii ki her yerde görüneceği şekilde aydınlatılmış.
Belirlenen saatte tur otobüsünün kalkacağı yerde buluşup kalacağımız Hotel Golf’e geçiyoruz.
Otel beklentilerimizi karşıladı içi bakımlı tek handikapı şehire uzak olmasıydı.
Ertesi gün tüm gün serbest zamandı, isteyenler ekstra olarak Prag’a iki saat mesafede ki Karlovy Vary turuna katılabiliyordu biz katılmayı tercih etmedik. Onun yerine bir sonra ki yazımda bahsedeceğim Dresden ve Bratislava turlarına katılacaktık.
Ben sabah uyanıp bir plan yaptım nereleri gezebiliriz diye, Prag’ı tepeden gören televizyon antenlerinin de olduğu Petrin bahçeleri denen bir yer varmış (bizim Çamlıca gibi) oradan başlamaya karar verdik.
Resepsiyondan ulaşım haritası ve tramvay biletlerini alıp yola koyulduk.

Petrin bahçelerine çıkış
Tepeye finiküler yardımıyla çıkılıyor, merdivenlerden de çıkmayı tercih edebilirsiniz. Merdivenlerde yukarıya doğru azalarak yok olan bir adam heykeli var bu bize yukarı yürüyerek çıkmayın mesajı veriyor gibi geldi 😀
Yukarısını içerisinde bir çok tarihi binayı / müzeyi barındıran büyük bir park gibi düşünebilirsiniz.

Petrin bahçeleri
Burada kesinlikle görmeye değer Strahov kütüphanesi diye bir yer var.
İçerisinde o kadar büyülenmişim ki fotoğraf dahi çekmek aklıma gelmemiş.

Strahov kütüphanesi
İnternetten bulduğum bir fotoğrafı koyuyorum, görüntü aynen böyle. Harry potter’ın çekildiği yer gibi dev bir kütüphane kitaplara merdiven ile ulaşılıyor.
Kütüphaneden sonra gezinmeye devam ediyoruz, bu Petrin bahçelerinin en tepe noktasında Petrin gözetleme kulesi bulunuyor.
Kuleyi çakma eyfel olarak düşünebilirsiniz yalnız eyfel gibi asansörü yok 🙂 dev bir basamak sayısı var sağlık sorunu olanlar için çıkılması tavsiye edilmiyor. En tepesinin manzarası şu şekilde;

Petrin gözetleme kulesi

Petrin gözetleme kulesi
Petrin’in bahçelerinden aşağıya yavaş yavaş iniyoruz. Bu arada yukarıdaki manzaradan gidilecek bi kaç yer seçiyorum oraya doğru iniyoruz.
Gördüğüm yerin ismi Loreto kilisesiymiş.

Loreto kilisesi
Kilise dediğime bakmayın içinde 16 ve 18.yy dan kalma ayinsel objeler barındırıyor, bu görülmeye değer eserler kalın zırhlı camların ardından gösteriliyor.

Prag güneşi
En meşhuru ilk resimde olan “Prag Güneşi” üstünde 6222 adet elmas bulunuyor.
Buradan sonra merkeze inip bu sefer dünkü gezdiğimiz kaleye bir de arka yoldan çıkıyoruz. Prag’da aslında turistik olan herşey kale ve etrafına dizilmiş durumda.
Kale yolunda yürürken Franz Kafka müzesi’ne denk geliyoruz, burada fotoğraf çekmedim ama internetten bulduğum bir tanesini koyacağım.

Franz kafka müzesi
Müze önünde Çek Cumhuriyeti şeklinde olan bir havuza işeyen iki heykel bulunuyor. Ülkeyi protesto etmek için yapılmış. Böyle bir şeyin Türkiye’de yapılabilineceği sanmıyorum.
Kaleye doğru çıkmaya devam ediyoruz çok şirin bir sokaktan geçiyoruz.

Prag kalesi sokakları
Burada her bir evde ya bir şeyler satılıyor ya da her bir ev müze olarak hizmet veriyor.
Bizde imparatorluk zamanında askerlerin zırh ve silahlarının sergilendiği savaş müzesini geziyoruz.

Savaş müzesi
Müze ardından kalenin tepesine çıkıp manzaraya bakıyoruz.

Prag kalesinden şehir manzarası
Bu arada, yol üzerinde bulabileceğiniz Türkiye’de de “makara” adıyla satılan “Trdelník” adında bir balkan tatlısı var bunu mutlaka denemelisiniz özellikle kışın sıcak şarapla birlikte iç ısıtıyor.

Tredelnik
Geze geze gün bitiyor, akşam yemeği olarak canımız Pizza çekiyor foursquareden baktığımda bana en meşhur Pizzacıyı Pizza Coloseum olarak gösteriyor gidip yiyoruz. Pizzaları harika çıkıyor.
Prag’da son gece olması dolayısıyla otele mümkün olabildiğince geç gitmeye çalışıyoruz. Bunun için birazda Prag eski kent meydanına bakalım diyoruz. Meydanın en büyük espirisi Astronomik Saat dedikleri bir saati barındırması. Bunun altında turistler heyecanla bekleyen çünkü her saat başında saatin içinden bazı figürler çıkıyor ve harektleniyor bu bir dakika süren animasyonu aşağıda ki videodan izleyebilirsiniz.
Evet Orta Avrupa turunun Prag ayağıda böylece bitiyor yarın Dresden, Almanya’ya gideceğiz bir sonraki blog yazısında görüşmek üzere.