Bratislava’daki molamızın ardından akşam vakti Budapeşte’ye vardık.
Check-in yapacağımız otel olan Best western grand hotel hungaria‘ya eşyaları yerleştirdik, eski ve gürültüsü olan bir otel olmasına rağmen lokasyonu çok iyi şehrin göbeğinde. Sizde benim gibi oteli uyumadan uymaya kullananlardan sanız tercih edebilirsiniz.
Yerleştikten sonra karınlar aç tabii, annemin önerisiyle Gulaş çorbası içmeye çıktık. Bir yer yok tabii aklımızda yolda yürürken Európa Café diye bir makan gözümüze çarptı güzel gulaş menüleri yapmışlar oturup içtik birer tane. Gulaş doyurucu bir yemek bizim Beyran çorbasının sebzeli hali diyebilirim. Çok bir şey bekelemeyin ama Dünyanın hiç bir mutfağı Türk mutfağı gibi olamaz.

Gulaş çorbası
Yemekten sonra birde şarap içelim diye yakınlarda olan İnnio şarap evine gittik ama gitmez olaydık 🙂 Fiyatlar İstanbul’daki lüks şarap evlerinden bile daha pahalı ve üstelik peynir tabağının porsiyonu da minnacık, beş dakika oturup kalktık buradan. Şarabımızı yan sokağında Nonloso Caffé & Bar da içtik memnun da kaldık tavsiye ederim, kazıklanmaya hiç gerek yok…
Ertesi gün Budapeşte’yi Kahramanlar Meydanından gezmeye başlıyoruz. Macarların bu topraklardaki hakimiyetlerinin bininci yıllarını kutlamak adına 1896 yılında yapılmış bu meydan. Alanda Macaristan imparatorluğunda önemli işlere imza atmış insanların heykelleri bulunuyor. Sol tarafında güzel sanatlar müzesi, sağ tarafında ise yine bir sanat müzesi yer alıyor.

Kahramanlar Meydanı

Güzel Sanatlar Müzesi

Sanat Müzesi
Ardından Balıkçı Tabyasından manzarayı görmek üzere bir otobüse atlayıp yukarı çıkıyoruz. Budapeşte’yi fotoğraflamak istiyorsanız burası en ideal nokta. Buradan Tuna nehri ve parlamento binasıyla birlikte tüm Peşte’yi tepeden görebiliyorsunuz. Peşte diyorum çünkü Tuna nehri şehri, Budin ve Peşte diye ikiye ayırıyor. Daha sonra köprüler kurulunca bu iki şehir birleşerek Budapeşte ismini almış.

Balıkçı Tabyası
Balıkçı Tabyası büyük bir yerleşke içinde müzeler ve çeşitli bakanlıklar bulunuyor, tamamen gezmesi iki saatimizi alıyor
Budapeşte’nin en büyük kilisesi St. Stephen’s Basilica‘yı ziyaret etmek için buradan ayrılıp tekrar nehrin diğer tarafına Peşte’ye geçiyoruz.

Széchenyi Zincir Köprüsü
Buda ve Peşte’yi birbirine ilk kez bağlayan Széchenyi Zincir Köprüsünden geçerken de bir poz veriyoruz
Kilise Peşte’nin merkezinde yer alıyor. Çevresinde bir çok güzel kafe bulabilirsiniz.

St. Stephen’s Basilica
St. Stephen’s Basilica’nın içi çok ihtişamlı her şey altın ve mermerden yapılmış.

St. Stephen’s Basilica’nın içi
Bugün son gün! zamanı verimli kullanıp balıkçı tabyasından gördüğümüz parlamento binasını da ziyaret edelim diyoruz. Burası o kadar ihtişamlı bir bina ki, zamanında Queen’in solisti Freddie Mercury Budapeşte’ye konsere geldiğinde çok etkileniyor ve satılık mı diye soruyor 🙂

Parlamento Binası

Meclis
Parlamento binasından çıktığımızda akşam üstü olmuş oluyor, yorulduk biraz Tuna’ya karşı keyif yapıyoruz.

River Ride
Bu yüzen otobüs şaka değil, sonradan araştırdım bende River Ride diye bir şey hem karada hem nehirde şehir turu yapmak istiyorsanız kaçırmayın 🙂
Gece ışıklarında ayrı bir güzelliği var Budapeşte’nin.
Parlamentonun ilerisinde ayakkabı heykelleri var, ne olduğunu anlamamıştım sonradan araştırdım ikinci dünya savaşı zamanında Naziler Budapeşte’ye gelip Yahudileri Tuna nehrine doğru sıraya dizip kurşundan geçirmişler nehre düşen cesetlerinin ardından ayakkabıları kalmış onun anısına heykellerini yapmışlar.

Yahudi Anıtı
Geziyi burada tamamlıyoruz Macaristan orta Avrupa turumuzun son bacağını oluşturuyordu, yarın Viyana üzerinden İstanbul’a geri dönüyoruz hoşça kalın!